“Hatalı ithalat kararlarının yarattığı tehdidin boyutlarına tanık oluyoruz.
Açıklama, bu aşamada küçük aile işletmelerinin azaldığına ve çiftçilikle uğraşanların üretime dönmek istemediklerine işaret ediyor. “Bunun kanıtı, 2009 yılında doğu illerimizden batıya et gönderilirken, doğudaki üretim o kadar düştü ki artık doğu illerimize et gönderiyoruz. O yıllardan bu yana TÜSEDAD siyaseten hep bu tehlikeye işaret eden bir kuruluş olarak algılandı. Ancak zaman bizim haklılığımızı kanıtladı. Hatalı ithalat kararlarının ülkemiz için ne kadar büyük bir tehdit olduğunu bugün hepimiz görebiliyoruz.
Yaşanan gelişmelerde süt fiyatlarının kilit rol oynadığına dikkat çekilen basın açıklamasında, gıda enflasyonunu kontrol altına almak amacıyla süt fiyatlarının baskılanmasının sonucunun bugün bir et krizine dönüştüğüne dikkat çekildi.
Biz krizi yönetiyoruz
Konuyla ilgili açıklama yapan TÜSEDAD Yönetim Kurulu, “Krizi yönetiyoruz ve ESK bu konuda doğru kararlar alıyor. Her şeyden önce ESK’nın 4 doların altında bir fiyatla aldığı hayvanları piyasada 6 dolara satmasının nedenlerinin doğru görülmesi gerekiyor. Yapılan ithalatın yerli üreticiyi mağdur etmemesi çok önemli. Burada ithal hayvanı cazip hale getirmek yerine yerli hayvan alımını teşvik edici bir fiyat belirlenmiştir. Biz bunu çok yerinde bulduğumuzu söylemek isteriz. “Yurt içinde maliyetleri düşüremediğimiz için yurt dışından aldığımız hayvanların fiyatını iç piyasa fiyatına yaklaştırmamız gerekiyor” dedi ve devam etti. “İç piyasa fiyatı yükseldiğinde, bu 6 USD/kg fiyat da yükselecektir. Sabit bir fiyat değil”. Kısaca, iç piyasada üretimi teşvik etmek ve yurtdışındaki açığı kapatmak için çaba sarf ediliyor.”
Ağır baskı altında ESK!
Açıklamada, ESK’nın ağır baskı altında olduğu belirtilerek, “İthalat lobileri bu ithalatı özel şirketlerin yapması için mücadele ediyor. Bunun sebebi de yüksek kiralar. Bununla birlikte, ESK’nın kendisi ithalatı sürdürmek için mücadele etti ve büyük ölçüde başarılı oldu. Yaşanan gecikmeler spekülasyonlara yol açsa da Brezilya ile 70.000 ton ve Uruguay ile 170.000 tonluk anlaşmalara varıldı. İkinci aşama anlaşması Brezilya ile önümüzdeki ay imzalanacak. Satın alımlar tek seferde değil, aşamalı olarak yapılmaya devam ediyor. Her gemi tarafından taşınan hayvan miktarına bağlı olarak bir sonraki üreticilere mesaj gönderiliyor. Geminin yüklenmesi tamamlandıktan sonra üreticilere paralarını yatırmaları gerektiği bildiriliyor.
Özetlemek gerekirse, hedeflenen 600.000 baş hayvanın 150.000’i Mayıs ayı sonuna kadar teslim edilecek. Kalan kısmın ise yıl sonuna kadar tamamlanması bekleniyor. Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi (ESK), sürecin bu kadar uzamasının nedenlerinden birinin de varılan anlaşmalar ve karantina süreleri olduğunu belirtiyor. Karantina 21 gün + nakliye 20 gün + alım 15 gün gecikecek. Buna göre 15 Nisan’da 70.000 transfer başlayacak.
Bu bağlamda tespit ettiğimiz eksikliklerden biri, üreticinin talep ettiği miktarın sadece %5 ila 10’unu almasıdır. Bu yetersiz ve ek lojistik maliyetlere yol açıyor.
“Et 2 ya da 3 yıl daha yanmaya devam edecek
Basın açıklamasında, damızlık hayvanların kesilmesi ve dengeleri alt üst eden ithalatın sektörü bu noktaya getirdiği belirtilerek, “Yaklaşık 90 milyonluk bir nüfusu beslemekle sorumlu olan üreticilerin çıkarlarına ters düşen popülist siyasi jestler yapmanın ne kadar yanlış olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır” denildi. Et fiyatları bundan böyle enflasyona paralel olarak artmaya devam edecektir. Bu denkleme kimse itiraz edemez. En iyi ihtimalle 2-3 yıl içinde arz ve talep dengelenecek ve alım gücümüze paralel olarak daha uygun fiyatlarla et yiyeceğiz. O güne kadar et cep yakmaya devam edecek” dedi.
Sütün fiyatının maliyet artı refah olarak açıklanması gerektiğini savunan TÜSEDAD, maliyet hesaplamalarının her ay web sitesinde yayınlandığına dikkat çekti.
Açıklamada, vergi usul ilkeleri ve işletme ekonomisi gerçekleri ışığında yapılan hesaplamalarda herhangi bir eksik ya da fazla işlem bulunmamasına rağmen, bazı kesimlerde “fiyatın kasıtlı olarak yüksek tutulduğu” izlenimi yaratıldığına dikkat çekilerek, “Derneğimiz kamuoyuna bu tür yanıltıcı bilgileri asla sunmaz. Ülkemizde üretim maliyeti birçok ülkeye göre daha yüksektir. Hayvanlara verdiğimiz yemin yaklaşık %50’si ithal. Süt fiyatlarının yanıltıcı olması nedeniyle damızlık hayvanlarımız da ithal edilmek zorunda kalınıyor. Bu durumun değişmesi mümkün ancak bilimin ışığında hareket edersek. Üreticiye verilen süt fiyatı verimli üretimi teşvik etmeli ve üretim planlamasının bir parçası olarak belirlenmelidir. Yeni üretici yaratmak yerine mevcut üreticileri ekonomik ölçeğe getirmek ve verimliliği teşvik etmek tek çözümdür. Bu düşünceyle Bakanlığımızın çalışmalarını yakından takip ediyor ve planlarının bir an önce hayata geçirilmesini umuyoruz” dedi.